Dilkolik - Yabancı Dil Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Türkiye'nin Eğitim ve Yabancı Dil Portalı


 
PortalAnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Üniversite sınavı yaklaşırken

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Dilkolik
Dilkolik Yöneticisi
Dilkolik Yöneticisi
Dilkolik


Mesaj Sayısı : 1097 Başarı Puanı : 3263 Rep Gücü : 16 Kayıt tarihi : 10/08/09 Yaş : 15 Nerden : Dilkolik Ruh Hali : 29 Bidiği Diller :
  • Türkçe
  • İngilizce
Öğrenmek İstediği Diller :
  • Japonca

Üniversite sınavı yaklaşırken Empty
MesajKonu: Üniversite sınavı yaklaşırken   Üniversite sınavı yaklaşırken Puce-p11Çarş. 8 Ara. 2010 - 7:19


Mehmet TEMİZKAN

Bu mektubu, okunduğu sınıfta ya da evde bulunan, en genel ifade ile Türkiye’de sınava hazırlanan öğrenciler için yazıyorum. Kimilerine göre erken yazılmış bir mektup, tahmin edebiliyorum.

Emre, 17 yaşında ve yaşıtları gibi yakışıklı bir lise öğrencisi. Emre’yi tanırım o yıl doğanlar arasından ve birkaç genci daha… Hatırlıyorum, üniversite sınavı, Emreler dünyaya geldiğinde bu kadar önemli bir şey değildi.

Büyüdüler...

Emrelerin, “Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaş”a kavuşmalarına ne kaldı şurada? Onlar, sabahlarını okullarda, akşamlarını dershanelerde yaşamak zorunda olan günümüz Fatihleri. Peki, gerçekten böyle mi; bu Fatihler nereyi fethedecekler? Üniversite kapısından öğrenci vasfıyla girmiş bir ağabeyleri olarak merak ediyorum doğrusu: Hangi üniversiteyi fethedecekler? Konuşuyorlar mı geçen yılki üniversite Fatihleri ile? Soruyorlar mı acaba ”Ne oldu fetihten(!) sonra” diye?

Emreler, Emineler! Hayata ilk merhabayı dediğiniz zaman üniversite sınavı bu kadar önemli değilken, dünyaya neden gelmiş olabilirsiniz? Anne-babalarınız “Öyle bir çocuğumuz olsun ki; üniversite sınavına çılgınca hazırlansın” hayali ile mi dünyaya getirdi sanıyorsunuz sizi? Değil tabiî ki.

O halde nedir amaç; sonra, araç nedir? Karar verdik mi mesela, üniversite amaç mıdır, araç mı? Amaçsa, sonunda ne olacak; araçsa, nasıl kullanılacak?

Bir de, ne için veriyorsunuz o değerli gündüz ve gecelerinizi?

Neden canınız istemediğinde, kolayca kapatıp atamıyorsunuz o kalın kitapları bir kenara? Ders çalışmadığınız anlarda, neden komedi filmleri güldürmüyor; takımınızın attığı gol, neden havalara uçurmuyor sizi eskisi gibi?

Anlaşıldı, sizin bir derdiniz olmalı.

Gece-gündüz sınava hazırlanıp, bir sorunun binlerce kişiyi geride bırakacağı kaidesini bir an bile aklımızdan çıkarmadan, soğuk kış günlerini çalışma odamızda yaşadık; buhar tutmuş cama, kalem tutmaktan yorulmuş parmaklarımızla karaladık ismimizi, iki test arasında. Bahar güneşini, ancak oturduğumuz koltuktan selamlayabildik… Hayatımızı kurtaracaktık üç saatlik sınavla. Bunun için çaba gösterdi benim dönemimdeki Fatih adayları da.

Bizim, bir-iki tane diye bildiğimiz Fatih’ten binlerce varmış, aldandık! Gerçek Fatih olmak kolay değilmiş, anladık!

Gaye, hayatımızı kurtarmak olduğu için, bazen ya da çoğu zaman “tasarrufta bulunup” çalışmadığımız da oldu, katılmadığımız deneme sınavları da… Hayat bizim değil miydi; biz kurtaracaktık nihayetinde! Böyle olunca, kimisi kaptırdı kendini, kimisi hiç çalışmadı bile. Zira hayat onlarındı…

Evet, “Hayat benim değil mi!” diyerek delikanlılık yapanlar oldu; olacaktır biliyorum. Değil kardeşim, hayat senin değil! Sonra, “kendi hayatını” kurtarana da Fatih denilmez. Bu da böyle bilinmeli. Kendi Fatih’i olmak üzere yola çıkanlar, er ya da geç bir engele takılır kalırlar. Göz gözü görmez bu kaza anında. “Toz-duman kaybolsun hele, sonra bakarız gideceğimiz yöne” derler de, vakit çoktan geçmiş olur. O yüzden yazıldı bu mektup. Sınavdan bir ay evvel yazılan ve “tühh!” dedirten bir mektup da olabilirdi pekâlâ! O halde, küçük düşünmeyi bir tarafa bırakmalı.

Kardeşlerim! Gerçek Fatihler olmalısınız ve size bir tavsiye: Hayatınızı kurtarma derdine düşmeyin; daha büyük hayalleriniz olsun, size yakışacak kadar büyük.

Ne mi yapın? Hayat kurtarmayı dert edinin kendinize! Çalışırken bunun için çalışın: “Hayat kurtaracağım, hayatlar kurtaracağım; tembellik yapamam, bu benim tasarrufumda değil, buna hakkım yok; bir soruya, hayatlar kurtarmak için ihtiyacım var, binlerce kişiyi geride bırakmak için değil” deyin; inanın. Kitabın kapağını kapatıp bir kenara koymanın, Afrika’da yüzlerce çocuğun daha elma şekerini tadamadan, basketbol oynayamadan hayata gözlerini kapatması demek olduğunu bilin. Sonra, bilinçsizce eğlenerek, öğrenci olarak yapmanız gerekenleri yapmamanın, Avrupa’da sınırsız eğlence uğruna hayatlarını mahveden gençlerin sayısının artmasına seyirci kalmak olduğunu bilin.

Büyük bir şirkette, yüksek bir maaş karşılığında, patrona para kazandırmak için heba etmeye değmez bu güzel gündüz ve geceleri. Gece ve gündüzler verilecekse, karşılığı gece kadar huzurlu, gündüz kadar umutlu olmalı. Eğer küçük hedefler için dünya ile yarışmayı düşünüyorsanız ufak bir bilgi vereyim: Burada üniversite sınavı yok! Birçok öğrencinin elinde son çıkan telefonlar, iş adamlarının kullandığı dizüstü bilgisayarlardan var. Çünkü bunun için çalışıyorlar.

Ama siz, fetheden olmak için çalışın, okuyun, gezin, sorun, öğrenin… Hayatınız için değil, hayatlar için…

“Uzaklarda” iken anladım ki: Dünya’nın, Fatihlere ihtiyacı var, hem de hiç olmadığı kadar!

Furkanlar, Şükranlar, Emreler, Gizemler, Taylanlar, Cankatlar, Eminler, Çilemler, Tolgalar, Gökhanlar, Leventler, Canerler, Umutlar, Mustafalar, İbrahimler…

Biliyor musunuz, Fetih Marşı şöyle biter:

“Yürü, hâlâ ne diye kendinle savaştasın?

Fatih’in, İstanbul’u fethettiği yaştasın!”

Selam ve sevgiyle…

Haber7
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.dilkolik.org/
 
Üniversite sınavı yaklaşırken
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Üniversite öğrencilerine 'zam yok' müjdesi
» 8 yeni üniversite Meclis'te
» YÖK'ten üniversite adaylarına öneriler
» 30 yaş üzerindekilere sınavsız üniversite
» Üniversite adayları LYS-3'te ter döktü

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Dilkolik - Yabancı Dil Forum :: Karşılama Bölümü :: Haberler / Duyurular-
Buraya geçin: