Öğretmenin Mektupları..
Ayşe, mesleğine aşkla bağlı bir edebiyat öğretmenidir. Bir gün okul çıkışı, içine sebebini anlayamadığı bir his düşer. Kırtasiyeden kalın bir defter satın alır ve çok sevdiği öğrencilerine içinden geldiği gibi yazmaya başlar. İlk sayfaya kelimeden önce Ayşe öğretmenin gözyaşı düşmüştür.
Sebebini anlayamadığım derin bir hisle başlıyorum size bunları yazmaya. Zamandan ve mekandan uzak, yani herşeyden uzak. Bir zafer kazanmışçasına, belkide bir yenilgiyi belgelemek uğruna... Doğum günüm, öğretmenliğe başladığım ilk gündür. Nasıl heyecanlıydım bilemessiniz. Heyecanımın yanında birde korku sarınca okula gelene kadar kendimden çok uzakta bir hâl içinde kıvranıp durmuştum. Korkum sizlerdiniz. Hepinizi tomurcuk güller olarak görüyordum. Siz benim güllerimdiniz. Kokuyordum, çünkü sizi açmadan soldurmak isteyen bir düşmanlar vardı karşınızda. Cahillik... Bilgiyi hakir görüp bildiğini zanneden fakat kendini bile farkında olmayan zavallılar şimdide size cephe almıştı. Körpecik beyninizi çeşitli emelleri uğruna saçma sapan fikirlerle doldurmak isteyen bu zavallıların kol gezdiği bir dönemde, Allahın kalbime bahşettiği sevgiyle girdim sınıfınızın kapısından ilk kez. Nasılda şaşkın şaşkın bakıyordunuz yüzüme. İşte o an eğer yalnız olsam hıçkıra hıçkıra ağlardım. Çocukluğumdan beri öğretmen olma hayaliyle yaşarken bugün karşınızdaydım. Bu nasıl bir lütuftu? Ve ben Allahın bu lütfuna şükretmekten ne kadar acizdim. Yaşlar göz kapağımın sınırına dayansada ağlamamalıydım. Karşımda tomurcuk güllerim vardı. Ben onlarla yeniden doğmuştum. Evet ben aslında o gün doğmuştum. Böyle başladı sizinle olan yolculuğum.
Sizler Necip Fazılı, Mehmet Akifi, Yahya Kemali ve bunlar gibi nice güzel atlara binip giden insanları tanımalıydınız. Onların dertlerini kendi derdiniz gibi taşımalıydınız ve en önemlisi, şanlı bir derdin mirasçıları olduğunuzu farkında olmalıydınız.Çünkü siz, dertleri iman ve millet olan bir neslin torunlarıydınız. Necip Fazıl üstad ``akıl, akıl olsaydı ismi gönül olurdu. Gönül gönlü bulsaydı bozkırlar gül olurdu`` derken bizim hikayemizi anlatıyordu sanki. Asıl mesele gönüllere girip bozkırları gül eylemekti. Bunun için konuşmalıydık, düşünmeliydik ve susmalıydık bazen. Susmalarımız yine bunun için olmalıydı.
Canımın içinde açan tomurcuk güllerim...
Nereye gitsem bütün yollar size çıkıyor. Kalbimin bir yanı hep öğrencilerim için atıyor. Birinizi rüyamda bile sıkıntılı görsem sanki dünyanın bütün sıkıntıları üzerime çörekleniyor. Gecenin saat kaçı olursa olsun yanınızda olmak geliyor içimden. Derste birinizi dalgın görsem daldığınız yerde buluyorum kendimi.Gözlerinizde geleceğin öğretmenlerini gördüğüm zaman işte diyorum işte ödülünü aldın Ayşe öğretmen. Sizden en büyük isteğim benim sevgiyle ektiğim toprağı benden sonra hasatsız bırakmamanız. Lütfen birbirinizi hep sevin olur mu tomurcuk güllerim? Birbirinizi sevin, ailenizi sevin, dostlarınızı sevin. Kısacası sevgiyle örülü bir dünya kurun. Bu sadece bizim sevgimizle olacak şey mi demeyin ne olur! Evet kalbinizden insanlara doğrun akan sevgiyle dünyayı değiştirebilirsiniz. Ve sakın unutmayın. Nefret imparatorluklarına karşı sevgi silahıyla savaşmassınız bir gün bütün dünya nefret imparatorluğu haline döner. Bu yüzden sakın ola ki sevmeyi bir gün bile ertemeleyin. Aklınız bitmek tükenmek bilmeyen dünya meşgalelerine daldığı vakit kalbinizin bir arafında Behçet Necatigil`in şu şiirini saklayın. O size kendini mutlaka hatırlatacaktır.
Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
Siz böyle olsun istemezdiniz
Bir bakış bile yeterken anlatmaya herşeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vakit olmadı
Öğrenciliğinizin okulu bitirmekle son bulmayacağını sakın unutmayın can güllerim. Yaşadığınız sürece hayatın neresinde olursanız olun her zaman öğrenciliğiniz devam edecektir. Erdemli yaşamak öğrendikleriyle cahil kalmadan yaşamaktır. İnanın can güllerim, bazen öğrendikleri bile insanın aklını ve kalbini kirletmeye yetebilir. Vicdan tahlilinden geçirmeden hayatımızda doğru olarak kabul edip uyguladığımız her bilgi erdemli yaşamanın önünde engeldir. Erdemleriniz bilgilerinizle çoğalır. Bilginin değeri ise doğru yaşayıp yaşamakla ölçülür. Erdem ve bilgi aydın olmanın yolunu açar can güllerim. Bu yolda unutmamanız gereken en önemli unsuru ben değil Cemil Meriç üstad söylesin. ``Aydın olmak için önce insan olmak lazım. İnsan mukaddesi olandır. İnsan hırlaşmaz, konuşur, maruz kalmaz, tercih seçer. Aydın, kendi kafasıyla düşünen, kendi gönlüyle hisseden kişidir. Aydını aydın yapan: uyanık bir şuur, tetikte bir dikkat ve hakikatin bütününü kucaklamaya çalışan bir tecessüsdür.``
Kalemim ve kelamım size şimdilik bunları söylemeye yetti can güllerim. Yaşamın size verilmiş en büyük armağan olduğunu sakın unutmayın.