Dilkolik Dilkolik Yöneticisi
Mesaj Sayısı : 1097 Başarı Puanı : 3263 Rep Gücü : 16 Kayıt tarihi : 10/08/09 Yaş : 15 Nerden : Dilkolik Ruh Hali : Bidiği Diller : Öğrenmek İstediği Diller :
| Konu: Tanzimat'tan bu yana çözülemeyen sorun: Yabancı dil Salı 15 Mart 2011 - 5:48 | |
| Osmanlı'dan bu yana yaklaşık iki asırdır, okullarda yabancı dil eğitimi veriliyor. Ortaöğretimden yükseköğretimin sonuna kadar devam eden yabancı dil derslerinde, ne yazık ki hedeflenen düzeyde dil bilgisine sahip olunamıyor. Ülkemizde öğrencilerin yüzde 95’e yakını İngilizce, yüzde 1.6’sı Almanca ve Fransızca öğreniyor. Bu nedenle 3 günlük yazı dizisinde genellikle İngilizce öğrenimi üzerinde duracağız. Çocuğumu yabancı dil öğrenmesi için kurslara, koleje gönderdim, özel hoca tuttum hala konuşamıyor!” “Yıllardır İngilizce öğrenmesi için çok çaba sarfettim, bu uğurda dünyanın parasını harcadım, ama yine de başaramadım...” Yıllarca alınan yabancı dil dersleri, kurslar ve özel öğretmenler sonrası yine de bir türlü konuşamayan, kendini yetersiz hisseden, utanan, sıkılan, sürekli öğrenemediğinden yakınan insan sayısı hiç de az değil. Oysa Osmanlı’dan bu yana yaklaşık iki asırdır, okullarda yabancı dil eğitimi veriliyor. Ortaöğretimden başlayarak, yükseköğretimin sonuna kadar devam eden yabancı dil derslerinde ne yazık ki hedeflenen düzeyde dil bilgisine sahip olunamıyor. Bir Batılılaşma serüveni Halbuki dil öğrenme ve öğretme isteği, ülkemizde çok eskilere dayanıyor. Batılılaşma çerçevesinde, Osmanlı İmparatorluğu’nda 18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Batı tarzı okullar açıldı. Tanzimat Fermanı’ndan sonra yabancı dil öğrenimi ve öğretimine hız verildi. Bu süreçte okullar ilk önce yabancılar tarafından açıldı, çok iyi düzeyde yabancı dil eğitimi verildi. İstanbul’da hem iyi düzeyde yabancı dil öğretecek, hem de devletin sivil kadro ihtiyacını karşılayacak kaliteli okul açılması çalışmaları hızlandı. Galatasaray Sultanisi, 1868’de bu amaçla Fransızca eğitime başladı. İlk özel Türk okulu Darüşşafaka 1873’te o dönemde Matematik ve Fen dersleriyle Fransızca derslerinde diğerlerinden daha iyi olmakla ün kazandı. TED Koleji’nin ortaya çıkışı Cumhuriyet döneminde, çocukları yabancı dil öğrenmek için ille de yabancı bir okula gitmek mecburiyetinden kurtarmak amacıyla, 31 Ocak 1928’de Türk Eğitim Derneği kuruldu. 1928-1934 yılları arasında bugünkü TED Koleji ortaya çıktı. Okul, 1951-1952 öğretim yılından sonra tamamen İngilizce eğitime geçti. Sonraki yıllarda, kolej adı altında bir çok okul açıldı. Yabancı dil öğrenimi, yükseköğretime kadar uzadı. Bugün anaokulundan itibaren yabancı dil öğretimi yapılıyor. Resmi veya özel, ilk ve ortaöğretim kurumlarında genelde İngilizce, Almanca ve Fransızca okutuluyor. Uluslararası platformda en sık kullanılan dilin İngilizce olması nedeniyle, bu dili öğrenme, konuşma ve iletişim kurmak için kullanma yönünde eğilim daha fazla. Öğrencilerin yüzde 95’e yakını İngilizce, yüzde 1.6’sı Almanca ve Fransızca öğreniyor. Bu nedenle 3 günlük yazı dizisinde genellikle İngilizce öğrenimi üzerinde duracağız. Son 20 yılda çabalar yetmedi Küreselleşme ve Avrupa ile gelişen ilişkiler nedeniyle, yabancı dile gösterilen ilgi ve duyulan ihtiyaç son 20 yılda giderek arttı. Ortaöğretim kurumlarında zorunlu olan dil dersi, dil eğitiminin ağırlık bastığı okulların açılmasıyla daha da yaygınlaştı. İngilizce eğitim veren Anadolu lisesi ve süper lise sayısı, 1990’lı yılların başında artırıldıysa da hedeflenen düzeye ulaşmadı. Sekiz yıllık eğitime geçilmesinin ardından, yabancı dil eğitimi ilköğretim 4’ncü sınıfa kadar indi. Seçmeli olan yabancı dil eğitiminin zorunlu hale getirilmesine, orta ve yükseköğretimde dil eğitiminin yaygınlaştırılmasına rağmen yine de istenen düzeye çıkamadık. Neden öğrenemiyor öğretemiyoruz? Toplumda saygın bir yer edinebilmek, bilimdeki gelişmeleri takip edebilmek, internetten üst düzeyde yararlanabilmek, gittiğimiz yurtdışı gezilerinde sağlıklı iletişim kurabilmek, mesleki alanda kendimizi ve kurumumuzu daha ileriye götürebilmek ve daha nice sayısız nedenden dolayı yabancı dil şart. Peki ama nasıl oluyor da, bu uğurda harcanan onca emeğe ve paraya rağmen bir türlü yabancı dili öğrenemiyoruz, öğretemiyoruz? Kolejler ders ağırlıklarının büyük bölümünü yabancı dile verip, üniversiteler de koydukları hazırlık sınıfı ile ne olursa olsun bu dili öğretmek için çaba harcarken, sonuç yine parlak değil. Dil öğretiminin bir sihirli formülü yok ama bu konuda doğru adımlar atılmadığı da bir gerçek. Uzmanlar, en önemli adımın erken yaşta eğitim olduğu görüşünde birleşiyor. Ancak bu eğitimin, küçük yaş grubuna özel yetiştirilen öğretmenler tarafından verilmesi gerektiği düşüncesindeler. Ayrıca öğrencilerin düzeylerine uygun kitaplar, materyallerle yapılan oyunlu eğitim, renkli ve zenginleştirilen bir öğrenme ortamı da başarı getiriyor. Ders saatleri ile sınırlı kalırsanız öğrenemezsiniz İngilizler öğrenir de, Türkçeyi unutur korkusunu yenmekte yarar var. Artık dünyanın her yerinde 2 dil konuşan çocuklar iki dile birden hakim. Küçük yaş gruplarında İngilizce ders olarak branş öğretmenleri tarafından belli saatlerde verildiği sürece başarılı olunması zor. Yabancı dil eğitimi, diğer dersler gibi bir disiplin, sistematik bir öğreti gerektiren akademik bir ders değil. Belli becerilerin (dinleme, konuşma okuma yazma) kazanılmasıyla beslenerek gelişir. Bunun için de derste kitaba bağlı sistematik bir öğretim yerine; dil becerilerinin öğrencilere kazandırılarak geliştireceği, onların yaş ve ilgi alanlarına uygun etkinlikler yapılmasında yarar var. Günümüzde yabancı dilleri öğrenmenin en büyük ödülü, farklı dil ve kültürlerin ürettiği evrensel nitelikteki bilgi ve değerlerden teknolojiyi de kullanarak en kısa sürede yararlanmak ve bu değerleri anlayıp geliştirerek çağın gerisinde kalmamak. Bu yüzden amacımız öğrencilerimizin daha iyi düşünebilen ve sağlıklı kararlar alabilen, gelecekte kendilerine ve içinde yaşadıkları topluma karşı sorumluluklarını yerine getirebilen çok yönlü bireyler olarak yetiştirmek olmalı. Ama öğrencilerin de öğrenmelerinin sorumluluğunu üstlenmeleri gerek. Çünkü yabancı dil öğreniminde ders saatleri ile sınırlı kalınırsa asla hedeflenen standartlara ulaşılamaz. Dinleme, konuşma, okuma ve yazma gibi farklı becerilerin ders dışında da sürekli beslenerek geliştirilmesi gerekir. Yabancı dil öğretimi gerçek anlamda öğrenmeyi hedeflemiş, buna göre düşünme ve çalışma becerilerini geliştirmiş öğrencilerle tam anlamda başarıya ulaşabilir. Ayşin Alp TED İstanbul Koleji Yabancı Diller Bölüm Başkanı: Erken yaşta İngilizce eğitiminin olmazsa olmazları · Dil bir amaç değil, araçtır. · Ders olarak değil, konuların anlatılması, becerilerin kazandırılması için kullanmalı. · Kaynaklar çeşitli olmalı, bir kitap üzerinden eğitim çekici olmaz. · Yanlış yapmak, iki dili kullanarak derslere katılmak çok doğal karşılanmalı. · Öğretmenler tüm günü öğrencileriyle yaşamalı, dilin bir iletişim aracı olduğunu öğrenci anlamalı. · İngilizce konuşulan bir ortam olmalı, fakat çocuk kendini güvende hissetmeli. · Öğrencilerin ilgi alanlarına göre aktivitiler düzenlenmeli, aktivite yapmak ya da vakit geçirmek amacıyla aktivite hazırlanmamalı. · Veliler okula ve öğrenciye müdahale etmemeli, öğrencilerin bu konuda sorumluluk alması desteklenmeli. İngilizce neden gerekli · İyi bir medya okuryazarı olabilmek için. · Dijital teknolojiyi kullanabilmek için. · Küreselleşmenin bu denli hızlı ve yaygın olduğu günümüzde, bizim dilimizi konuşanların dışındaki insanlarla her alanda doğru iletişim kurabilmek için. · Bilimsel araştırmalarda kullanılan terminoloji İngilizce olduğu için. · Her türlü yeniliği (bilimsel, akademik, vb.) yakından ve geç olmadan takip edebilmek için. · Teknolojiyi daha iyi kullanabilmek için. Nuran ÇAKMAKÇI / Hürriyet | |
|